Apollon ve Daphne’nin hikayesi Antik Yunan mitolojisinin en dramatik sayılabilecek bir efsanesidir. Efsanenin kökleri aslında hemen hemen hepimizin tanıdığı aşk tanrısı Eros’a dayanmaktadır, hani şu bizim sihirli oklarıyla kimleri kimlere aşık etmiş meşhur aşk tanrısı Eros. Hatırladınız mı?

Günün birinde yüce Zeus’un oğlu olan kehanet tanrısı Apollon, Eros’un okçuluk becerisini küçümseyici laflar eder (kendisi de çok iyi bir okçudur bu arada). Kendini beğenmiş Apollon’un alaycı söylemlerine karşı Eros bir intikam planı hazırlar. Aşk tanrısı Eros iki tane ok hazırlar ve oklardan bir tanesini altın suyu ile yıkar. Bu altın suyu ile yıkanmış ok saplandığı kişiye sonsuza dek ihtiraslı bir aşk verecektir. Diğer kör ve kurşun uçlu ok ise saplandığı kişinin aşk ve ihtirastan uzaklaştıracaktır. Altın ok Apollon’un kalbine saplanır ve Apollon tam o anda ırmak kenarında güzeller güzeli su perisi Daphne’yi görür. Apollon’un deliler gibi aşık olduğu Daphne ikinci okun sahibidir. Apollon’un Daphne için cayır cayır yanan kalbi ne yazık ki Daphne’den bir karşılık görememiştir. Daphne artık aşka karşı yoğun bir nefrete sahiptir. Daphne kaçtıkça Apollon onu kovalar…

Apollon’un ısrarlı takipleri devam ederken Daphne artık çok çaresizdir. Bir gün yine Daphne’yi kovalayan Apollon aradaki mesafeyi kısaltır ve nefesi Daphne’nin saçlarında gezinir. Bunu fark eden Daphne korkuya kapılır ve tek çaresinin yer tanrısı Gaia’dan (Toprak Ana) yardım istemek olduğuna karar verir. Ayağıyla toprağı eşeler ve bağırır: “Ört beni Toprak Ana, yardım et bana! Bu uğursuz güzelliğimi yok et!”

Bu içten yakarışları duyan Gaia Daphne’nin isteğini yerine getirir. Daphne’nin uzuvları ağırlaşır, ayakları kökleşerek toprağa sıkıca tutunur. Odunlaşan vücudu ve dallar halinde uzayan kolları ile Daphne birden bir Defne Ağacı oluverir. Misler gibi kokan saçlarının her bir teli birer defne yaprağı olarak sarkar dallarından.

Biricik aşkı Daphne’nin büründüğü hali görür Apollon ve yıkılır. Hala ona karşı sonsuz bir aşka sahiptir. Elini ağacın gövdesine koyar ve kabuğun altında hala atan kalbini hisseder. Daphne’den geriye kalan tek şey güzelliği ve atan kalbidir. Dallarına öpücükler kondurur ve şöyle der: “Bundan böyle sen benim kutsal ağacım olacaksın. Hiç solmayan yaprakların alnımı süsleyecekler.” Böylelikle Apollon Defne ağacını sembolü haline getirir ve başına yapraklarından bir taç yapar. Apollon’un bu hareketi karşısında Daphne ise dallarını eğerek onu selamlar.

Apollon ve Daphne’nin bu trajik hikayesi, aşkın bazen ne denli imkansız olabileceğinin derin bir ifadesidir. Apollon’un tutkusu, Daphne’nin aşkı reddetmesiyle birleşince, iki taraf arasında bir uçurum yaratır. Daphne’nin çaresizliği ve Apollon’un takıntılı sevgisi, aşkın getirdiği tutku ve zorluğun sınırlarını gözler önüne serer. Nihayetinde, Daphne’nin ağaç haline dönüşmesi, gerçek aşkın bazen karşılık bulamayabileceğini ve arzuların hayal kırıklığına dönüşebileceğini simgeler. Ancak bu trajik dönüşüm, Apollon’un ona olan sevgisini sonsuza dek yaşatacak bir sembol haline gelir. Efsane, imkansız aşkların bile kalplerde iz bıraktığını gösterir; belki de gerçek aşk, sadece sahip olma arzusunda değil, aynı zamanda sevdiğimizin varlığında bulunur.