Tarih boyunca kadınların yaşadıkları eşitsizlikler ve kırmak zorunda oldukları normlar onları her zaman toplumun ezilen ve mağdur olan tarafında olmaya zorlamıştır. Fakat bunlara boyun eğmek istemeyen kadınların bu durum için güzel bir çözüm önerileri vardı. Özellikle 19. Yüzyıl ve öncesinde kadınların yazarlık yapabilmeleri imkansızdı. Toplum tarafından dayatılan cinsiyet rolleri arasında kadının yazar olabilme, edebi dünyada kendilerini kabul ettirmeleri söz konusu bile değildi. Ama kadınlar bu rolleri bozmak istediler ve yazdıkları eserleri erkek takma adlarıyla yayınladılar. Böylelikle erkek ismi kullanan kadın yazarlarımız edebiyat dünyasında kadınların da saygı görmeyi hak ettiklerini göstermeye başlamış oldular. Şimdi gelin hep beraber aslında adını oldukça fazla duyduğumuz ve neredeyse eserlerinin hepsini bildiğimiz bu yazarların, yazmaya nasıl erkek takma ad kullanarak başladığını öğrenelim.
Mary Ann Evans (George Eliot)
Erkek takma ad kullanan yazarlarımızdan biri, “Middlemarch” ve “Silas Marner” eserleriyle de bilinen ve eserlerinde toplumsal normlara ve kadınların toplumdaki yerlerine vurgu yapan George Elliot takma adıyla bilinen Mary Ann Evans’tır. Mary, dönemin hem sosyal hem de edebi normlarına karşı çıkarak eserler yazmak istemiştir. Kadın yazarların daha az ciddiye alındığı bir dönemde ciddiye alınmak istenen Mary, George Elliot takma adını kullanarak eserlerini yayınlamış ve hem 19. Yüzyılda hem de günümüzde önemli bir yazar olarak edebiyat dünyasında yerini almıştır.
Charlotte Brontë (Currer Bell)
Bir diğer takma ad kullanarak yazılarını yazan yazarımız, geçmişte de günümüzde de edebiyatta çok önemli bir eser olan “Jane Eyre” eseriyle de bilinen Charlotte Brontë, yazmaya başladığında erkek ismi olan Currer Bell takma adını kullanmıştır. Charlotte’un en bilinen eseri olan Jane Eyre kitabı feminism için önemli bir başyapıt olmakla kalmayıp, özgürlük, aşk ve bağımsızlık temalarını işleyerek güçlü bir kadının hikayesi işlenmiştir. Bu eser hem edebi hem toplumsal anlamda kadınların kendilerini ifade edilmeleri için onları teşvik eden bir eser olmuştur. Belki de Charlotte kendi adıyla yazsa günümüze bile gelmeyecek olan bu kitap, Charlotte’un erkek takma ad kullanmasıyla toplum tarafından ciddiye alınmıştır.
Emily Brontë (Ellis Bell)
Brontë ailesinin edebiyatla ilgilenmiş bir diğer kız kardeşi ve “Uğultulu Tepeler” adlı tek romanıyla bilinen Emily Brontë, bu romanı yayınlarken “Ellis Bell” takma adını kullanmıştır. Bu eserle dönemin edebi anlayışına ters olarak aşk, tutku ve intikam gibi temalar işleyen Emily, kullandığı derinlik ve yenilikçilik ile zamanın ötesinde bir bakış açısına sahip olduğunu da göstermiştir.
Louisa May Alcott (A. M. Barnard)
Dört kız kardeşin hayatını konu alan ve birçok dilde adaptasyonu yapılmış olan “Küçük Kadınlar” kitabını yazmış olan Louisa May Alcott, erkek takma adı A. M. Barnard kullanarak bu eseri yayınlamıştır. Dönemin kurallarına uymayan romantik ve kadınsı hikayeler yazan ve toplumu da eleştirmeyi ihmal etmeyen Louisa diğer yazarlardan farklı olarak cesur ve sıra dışı konular işlemiştir. Bu eserin edebiyatta yer almasının nedeni de aile bağları, kadınlık ve toplumsal beklentiler üzerine derinlemesine inceleme yapar.
Agatha Christie
Edebi açıdan önemli olmasının yanı sıra filmlere bile konu olan bu kadın yazarımızın adı Agatha Mary Clarissa Miller olsa da eserlerini “Monosyllaba” takma adıyla yayınlamıştır. Diğer kadın yazarlardan farklı olarak gizem, suç gerilim ve dedektif romanları yazan Agatha, Roger Ackroyd Cinayeti, Doğu Ekspresinde Cinayet, Nil’de Ölüm gibi çok önemli eserler yayınlamıştır. Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde “Mary Westmacott” takma adını da kullanan Agatha, edebiyata kadınların da sadece aşk ve romantik temalar kullanmadan eserler yazabileceğini kanıtlamıştır. Pera Palasta Bir Gece Yarısı adlı diziyi izlediyseniz eğer orada yer verilen Agatha’nın eserlerini ve ismini nasıl gizlediğini de görebilirsiniz
J. K. Rowling
Son olarak da hemen hemen herkesin çocukken okuduğu ve filmini izlediği bir kitap olan Harry Potter serisinin yazarı olan J. K. Rowling ‘den bahsetmesek olmaz. J. K. Rowling gerçek adıyla Joanne Rowling kendi adını kullanmak yerine kısaltma kullanmıştır. Londra’ya giden bir trende büyücülük ve sihir okula giden bir küçük çocuğu yazma fikri aklına gelen Joanne, Harry Potter’ı yazarken bu kadar ses getireceğini ve önemli olacağını tahmin etmiyordu. Rowling’in kısaltma tercih etmesinin nedeni ise cinsiyet açısından tarafsız görünmek istemesi ve genç oğlanların bir kadın yazarın kitabını okumak istemeyebileceğini düşünmesi de onun toplumsal normları kabullendiği fakat buna karşı olduğunu da göstermektedir.
Yazarlığın erkeksi bir meslek olarak görüldüğü ve bundan dolayı kadınların yazar olmaması gerektiğini aşılayan topluma baş kaldıran bu kadınlar kendi isimlerini kullanmasalar da önyargıları kırıp, yazarlığın kadın erkek fark etmeksizin önemli bir meslek olduğunu topluma kabul ettirmeyi amaçlamış ve bence amaçlarına ulaşmışlardır. Günümüzde en çok rağbet gören kitapların çoğu kadınların eseridir ve kadın yazarların edebiyata katkısı paha biçilmezdir.