Özgürlük Adı Altında Kibrine & Hırsına Yenik Düşen Efsanevi İkarus

İkarus efsanesi Yunan mitolojisinde yer alan ders niteliğinde bir hikayedir. İnsanlara sınırların önemini ve aşırılığın kötü sonuçlar doğurabileceğini anlatmayı amaçlayan hikâye Ikarus’un babası Daidalus’un Atina’da kral soyundan gelen ünlü bir mimar olmasıyla başlar. Her türlü sanatı yapabilen ve çok yetenekli olan Daidalus kıskançlığına yenik düşerek kuzenini öldürür ve bu sebeple Atina’dan Girit’e kaçar. Girit kralı Minos’un yanına sığınan Daidalus, kralın emriyle Girit’te pek çok eser yaratır. Ama yaptığı en önemli, İkarus’un hikayesinin başlamasında da önemli rol oynayan, eser şüphesiz Pasiphae’nin oğlu olan yarı boğa yarı insan Minotauros’u hapsetmek için yaptığı labirenttir. Labirent o kadar başarılı yapılmıştır ki içine girenler labirentten çıkmayı beceremezler. Minos bu labirente girmesi için her sene 7 kız 7 erkek kurban seçer.

Gel zaman git zaman Atina’dan gelen bir kahraman olan Theseus, canavar Minotauros’u öldürmek için labirente girmek ister. Ama Theseus labirentten çıkamamaktan korkar. Bu yüzden labirentten çıkma yolunu öğrenmesi gerekir. Theseus bunu öğrenmeye çalışırken, Minos’un kızı Theseus’a aşık olur ve onun ilgisini çekmek için labirenti yapan Daidalus ile konuşmaya gider. Theseus’un yardımına koşan Minos’un kızı labirentin sırrını Daidalus’tan öğrenir ve bunu Theseus’a söyler. Labirenti sırrını öğrenen Theseus labirente girerken yanına bir yumak iplik alır ve girişe bu ipin ucunu bağlar böylelikle dönüşte çıkış yolunu bulabilecekti. Theseus’un planı başarılı bir şekilde gerçekleşir ve labirentin merkezinde olan canavarı öldürüp, labirentten sapasağlam çıkar. Theseus bu başarısından sonra ona yardım eden Minos’un kızını alıp Girit’ten kaçar. Fakat Minos buna o kadar çok sinirlenir ki Theseus’a olan sinirini Daidalus ve oğlu İkaris’i bir kuleye hapsederek çıkartır.

Daidalus hapsoldukları kuleden kurtulmak istemektedir. Bu yüzden kuleden kurtulmanın yollarını aramaya başlar. Aklına dahiyane bir fikir gelir. Daidalus kuleye gelen kuşların dökülen tüylerinden hem kendi hem oğlu için kanat yapma fikrini bulur. Daidalus kuşların tüylerini balmumu ile birleştirerek kanatları yapar. Fakat kanatları oğluna vermeden önce ona kanatların nasıl kullanılacağını söylemesi gerekir. İkarus’a kanatları verirken ona, ne çok yüksekten ne de çok alçaktan uçması gerektiğini, eğer çok alçaktan uçarsa deniz suyunun kanatları ağırlaştıracağını ve çok yüksekten uçarsa da kanatların eriyeceğini söyler.

İkarus babasının söylediklerini dinledikten sonra kanatları takar ve heyecanla uçmak için kendini kulenin camından boşluğa bırakır. İlk başta her şey çok güzel ilerler ve İkarus uçarken kendini çok özgür hisseder. Bu özgürlük duygusu İkarus’u o kadar çok etkiler ki daha fazlasını ister ve daha da yükseğe çıkmaya başlar. Babası İkarus’u geri dönmesi ve daha alçaktan uçması için ikna etmeye çalışsa da İkarus hissettiği o özgürlük duygusundan vazgeçmek istemez. Güneşe yaklaştıkça kanatları eriyen İkarus düşmeye başlar. Düşerken bile o yaşadığı özgürlüğün tadını çıkartan İkarus Ege Deniz’ine düşer ve hayatını kaybeder.

Bu hikâye trajik bir sonla bitse de İkarus insanoğluna iyi bir ders vermeyi başarmıştır. İnsanlara doğanın sınırlarını aşmaya olan meraklarının kötü sonuçlar doğurabileceğini bu yüzden de doğanın gücüne ve sınırlarına saygı göstermeleri gerektiğini öğütler.