Umberto Eco, edebiyat eleştirmeni, akademisyen, gazeteci ve roman yazarıdır. Akademik hayatta göstergebilim, tarih ve felsefe gibi alanlarda yürüttüğü çalışmalarıyla tanınırken, gündelik hayatta karşımıza çoğunlukla Gülün Adı kitabıyla çıkmaktadır (Demir, 2009; 83). Sıfır Sayı ise Umberto Eco’nun son kitabı olarak 2015 yılında yayımlanmıştır. Kendisi kitabı kötü gazetecilik konusunda bir rehber olarak tanıtsa bile bir gazetenin üretim aşamalarını ayrıntılı biçimde bize göstermektedir.
Sıfır Sayı, oldukça endişeli bir adamın evinde suyun kesildiğini fark etmesiyle başlar. Ancak asıl hikaye, bu olaydan 2 ay öncesine uzanmaktadır. Başarısız bir kariyere sahip, başarılı bir yazar olan 50 yaşındaki Colonna, asla çıkmayacak yarın gazetesinin yayın yönetmeni olmak için Simei’den teklif alır. 12 sıfır sayıyı yönetirken aynı zamanda ondan bir kitap yazması beklenmektedir ve Colonna için uzun zamandır yaptığı işlerden daha kazançlı olacaktır. Teklifi kabul etmesiyle 6 kişilik yazı ekibiyle tanışır ve burada geçirdiği iki ayda Mussolini’nin gizli yaşantısından, şehrin arka sokaklarında dönen entrikalara yönelik teorilere kadar pek çok konuya tanık oluruz. Bu iki ay hem karakterin hem de okurun, komplolar ve gizemlerle dolu bir dünyanın içine çekildiği bir zaman dilimi haline gelir.
Kitap boyunca medya araçlarının gazete üzerinden bireylerin düşünce biçimlerini nasıl şekillendirdiği ve algı dünyalarını hangi yönlere çektiği dikkate alınmıştır. Medyanın, yalnızca bilgi aktarmakla kalmayıp aynı zamanda gündem oluşturma, manipülasyon yaratma ve toplumun genel değerlerini yönlendirme gücüne sahip olduğu çeşitli haberlerle anlatılmıştır.
Haberleri, Haber Haline Getirmek
Haberler yalnızca çoktan olmuş olayların bir topluluğa sunulmasından fazladır. Bir haberin neden o zaman diliminde yazıldığını ya da bazı dönemlerde gündemin aynı tip haberlerden oluştuğunu düşünürsek çok daha fazlasının olduğunun farkına varırız. Gündelik hayatta medyaya o kadar maruz kalıyoruz ki kendi kişisel gündemimizi bile bu araçların yönettiğinin çoğu zaman farkında olmuyoruz. Medya araçları aynı zamanda toplumsal algıyı yönlendirme ve yaratma potansiyeline sahiptir. Haberlerin hangi açıdan ele alındığı, hangi kelimelerin seçilip hangilerinin geride bırakıldığı toplumun algısını bütünüyle etkiler. Sıfır Sayı’da bu haber oluşturma sürecini tümüyle görebiliyoruz. Eco (2015) “Gazeteyi yapan haber değil, haberi yapan gazetedir”(53) diyor. Bu anlatım gazetelerin sadece aracı bir kurum olmadığını, haberlerin nasıl algılanacağını da kurgulayan bir güç olduğunu ifade etmektedir. Gazeteler toplumsal bir olayın bireyler için ne anlama geldiğinin kararını çoktan vermiş ve seçimleriyle toplumun algısını yönetmektedir.
“Doğru. Gazeteler insanlara nasıl düşünmeleri gerektiğini öğretir” diyerek araya giren Simei idi. “Peki ama gazeteler halkın eğilimini mi izler yoksa bu eğilimi onlar mı yaratır?” (Eco, 2015; 84).
Okuyucuların ilgisini bir yöne çekmek isteniyorsa, birbirinden bağımsız gözüken ama oldukça bağlı olan haberleri arka arkaya sunmak çoğu zaman işe yaramaktadır. Simei, bunu bir gecede gerçekleşen kadın cinayeti, karşılıksız çek ve işçinin sorumsuzluğuna yönelik haberleri örnek göstererek açıklamıştır. Ona göre cinayeti işleyen, dolandırıcılık yapan ve sorumsuz işçinin aynı yerde doğduğu haberde geçiyorsa, bu yere yönelik kötü algı okuyucunun zihnine kendi kendine canlandıracaktır. Böylece, okuyucunun hangi konulara odaklanacağı ve gündeminin nasıl şekilleneceği; gazetenin olayları hangi öncelik sırasıyla ve hangi bağlamda sunduğuna bağlı olarak belirlenir. Nihayetinde, “sonuç, neyi nasıl tırnak içine alacağınıza bağlıdır” (Eco, 2015; 52) ifadesi, gazetecinin okuyucunun ilgisini nereye çekeceği yönündeki başarıyı anlatmaktadır.
Gazeteci Olmak ya da Olmamak
Bir gazeteciden beklenen ilk şey belki de nesnel bir biçimde haberi aktarmasıdır. Her sabah alıp okunan gazete yazılarını, çoğu zaman kimlerin yazdığını bilmiyoruz ama o yazıların doğru olduğuna yürekten inanırız. Gazeteci kimliğiyle tanıdığımız insanlar her zaman bize doğruyu söylemekle yükümlüdür. Topluma yanlış bir bilgi sunmamak gazetecinin en önemli vazifesidir ancak çoğu zaman haberler dünyasında işler böyle yürümez. Bir haberin aktarılmasında a ve b gazeteleri birbirinden farklılaşabilirler. Aynı olayın iki yüzü mü yoksa iki farklı düşünceye sahip insandan okuduğumuzun farkına varmamız gerekir.
Gazeteciler nesnel kimliklerini korumak için diğer insanlardan yardım alabilirler. Kendi düşünceleri yerine, kendi gibi düşünen bir insanın fikirlerine başvurmak kullanılan yöntemlerden biridir.
“…kendilerinin ne düşündüklerini açıkça söylemezler. Bunun için bir tanıdığın, yoldan geçen adamın, kamuoyunu temsil eden birinin görüşlerini tırnak içinde habere dahil ederler… Gazetecinin sadece kendisi gibi düşünen kişinin sözlerine yer vermiş olduğunu düşünebiliriz.” (Eco, 2015; 51).
Bu nedenle okuyucuya sunulan şey çoğu zaman gazetecinin ya da gazetenin öznel düşüncesi olabilir. Bazen olayla ilgili her şeyi açığa çıkarmak ya da gizleme kararı verilir. Okuyucunun hangi gazeteyi ve hangi gazetecinin bu haberi yaptığının farkında olmalıdır.
Gazeteci ve Okur
Gazeteci her zaman kimin için yazdığını bilmelidir. Bu farkındalık, okuyucu kitlesinin gündelik yaşamlarında neyi sevdiğinden, nelere önem verdiğinden ve nelerden kaçındığını içermektedir. Sıfır Sayı’da birden fazla kez tekrarlanan “kasırganın göbeğinde” ifadesi bunun için harika bir örnektir. Aslında kasırganın göbeği, kasırganın merkezindeki durgun alanı ifade eder. Bu alan, kasırganın çevresindeki şiddetli fırtına ve kaosa rağmen belirli bir durgunluk barındırır. Ancak bizler bunu büyük ve şiddetli bir olayın tam ortasında kalmak anlamında kullanırız. Bu ifade zihnimizde sakinlik yerine kaosu barındırır. Bu nedenle gazeteci kasırganın göbeğinde ifadesini kaosun ve olayların tam ortasında olmak olarak kullanmalıdır. Gazeteci bu durumlarda okuyucunun algısını hesaba katmalı ve anlamın doğru bir şekilde aktarılmasını sağlamalıdır.
Benzer biçimimde gazeteci okuru rahatsız edebilecek ifadelerden kaçınmalıdır. Konu her ne kadar rahatsız edici ve gerçek olsa bile belirli sınırlarda yazılmalıdır. Bu yaklaşım belki de okurun gerçeklikle bağının kopmasını sağlasa bile bazı gazeteler bu sansürü uygularlar. Radikal söylemlerden kaçınmak günümüzde de sıkça uygulanmaktadır. Ancak bu gazetelere yönelik güvensizlik duygusunu da doğurmaktadır.
“Bu iki olguyu birbirine bağlayacak yorum yapmayalım ama bırakalım sonucu okur çıkarsın.” (Eco, 2015; 79).
Gazete haberlerinin ve gazetecilerin nesnel tutumlarından bahsetmiştik. Çoğu zaman haberler bize direkt olarak bir şey söylemezler ancak okuyucunun anlamı bulabilmesi için ipuçları bırakırlar. Okuyucu bulmaca bölümünde olduğu gibi birçok olguyu bir araya getirerek haberden çıkarması gereken sonucu bulur çünkü sonuca varak okurun işidir. Gazeteci ve okurun arasındaki bu anlaşma sonucunun ortaya çıkmasıyla sonlanır.
Sonuç Olarak
Umberto Eco, hiçbir zaman basılmayacak hayali bir gazeteden bize gazetecilik etiği, manipülasyon ve medya etkisi üzerine derinlemesine bir inceleme sunmaktadır. Gazetelerin yalnızca haberleri aktarmayıp toplumsal algıyı yönlendirdiği görülmektedir. Bu yönlendirme gazetecinin kelime seçimlerinden, hangi haberleri arka arkaya okuyucuya sunduğuna kadar uzanmaktadır. Böylece okuyucuya gazetenin ya da gazetecinin fikirleri aktarılmaktadır. Sıfır Sayı gazetecilik dünyasını eleştirel bir şekilde ele alarak, haber üretiminin ardındaki gerçekleri ve sorunları sorgulayan bir yaklaşımla okuyucuya sunulmuştur.
Kaynaklar
Demir, S. (2009). Göstergebilim, Umberto Eco ve Yapıtları Bağlamında Göstergebilime Katkıları [Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi]. Ulusal Tez Merkezi.
Eco, U. (2015). Sıfır Sayı. Doğan Kitap.