İntihar tarih boyunca bireysel bir eylem olarak algılanmış, genellikle psikolojik ve biyolojik faktörlerle açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak sosyolojinin kurucularından Émile Durkheim, intiharın yalnızca bireysel bir olgu olmadığını toplumsal yapı ve normlardan etkilendiğini ortaya koyarak bu algıyı değiştirmiştir. Durkheim’ın İntihar adlı çalışması, intiharın sosyolojik nedenlerini inceleyen ilk sistematik araştırmalardan biri olarak kabul edilir. Bu araştırma, sonuçları itibariyle günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır.

Émile Durkheim, 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın başlarında yaşamış sosyologdur. Auguste Comte’la birlikte sosyolojinin ve pozitivist düşüncenin kurucuları olarak görülürler. Döneminin en etkili düşünürlerinden biri olan Durkheim, sosyolojiyi pozitif bir bilim olarak kurma amacındadır. Özellikle Sosyolojik Yöntemin Kuralları kitabıyla, sosyal olguları neden sonuç bağlamında incelemeyi ve açıklamayı içeren kurallar bütününü ortaya koyar. Böylece sosyal olgular doğa bilimlerinde olduğu gibi kendi içsel mantığı ile açıklanacaktır.

İntihar, böylece toplumsal yapının oluşturduğu sorunlar nedeniyle gerçekleşen toplumsal bir olgu olarak ele alınmaya Durkheim ile başlamıştır. İntihar olaylarını analiz ederken bireyin toplumla olan ilişkisini ve bu ilişkinin düzenliliğini temel alarak dört farklı intihar türü belirlemiştir: egoist, özgeci, anomik ve fatalist intihar. Bu kategoriler, bireyin topluma olan uyumunu ve toplumsal düzenin istikrarı bağlamında değerlendirilir.

Egoistik İntihar

Durkheim’a göre egoist intihar, bireyin toplumsal bağlarının zayıfladığı ve kendini toplumdan soyutlanmış hissettiği durumlarda ortaya çıkar. Özellikle bireyselleşmenin ve toplumsal dayanışma eksikliğinin arttığı modern toplumlarda yaygındır. Aile bağlarının zayıflaması, dini inançların etkisini kaybetmesi ve bireyin sosyal ilişkilerinin kopması egoist intiharı tetikleyebilir.

Özgeci İntihar

Egoist intiharın aksine, özgeci intihar bireyin topluma aşırı uyum sağlamasıyla ilgilidir. Toplumun çıkarlarını kendi varlığından üstün gören bireyler, bazen kendilerini feda etmeyi bir görev olarak kabul edebilirler. Örneğin bir askerin vatani duygularla kendini feda etmesi özgeci intihar olarak gösterilebilir. Bu tür intihar, bireyin toplum içinde aşırı kontrol altında olduğu ve bireysel kimliğini kaybettiği durumlarda görülür.

Anomik İntihar

Anomik intihar bireyin hayatında ani değişimler yaşadığı ve toplumsal normların geçerliliğini kaybettiği dönemlerde meydana gelir. Ekonomik krizler, savaşlar veya toplumsal dönüşümler bireyin yaşamında büyük bir değişime yol açabilir. Böylece toplumdaki kuralların ve normların zayıflaması birey için sarsıcı bir hale gelerek intihara sürükleyebilir. Durkheim, ekonomik bunalım dönemlerinde intihar oranlarının arttığını gözlemleyerek bu bağlantıyı ortaya koymuştur.

Fatalist İntihar

Fatalist intihar, bireyin aşırı baskı altında olduğu ve geleceğine dair hiçbir umut besleyemediği durumlarda ortaya çıkar. Genellikle köleler, mahkumlar veya ağır baskı altında yaşayan bireylerde görülür. Durkheim, İntihar adlı kitabında bu türünü bir dipnot olarak ele alsa bile günümüzde aşırı kısıtlayıcı toplumsal yapılar içinde yaşayan bireyler benzer nedenlerle intihar edebilir.

Toplumun ışıklı yanı olduğu gibi gölge yanı da vardır ve umudunu yitirmiş insana en karanlık çekilmiş resimlerini gösterir.

Durkheim’ın İntihar çalışmasının günümüzde hala önemli bir yere sahip olmasının en büyük nedeni, 1897 yılında ortaya koyduğu teorilerin günümüzde hala geçerli olmasıdır. Durkheim, farklı dini gruplar arasındaki intihar oranlarını kıyaslayarak toplumun inanç sisteminin bireyin intihar eğilimi üzerinde etkili olup olmadığını incelemiştir. Böylece Protestan toplumlarında intihar oranlarının Katoliklere kıyasla daha yüksek olduğunu gözlemlemiştir. Bunun nedeni olarak ise Protestanlığın bireysel yorumlara daha fazla alan tanıyan bir inanç sistemi olması nedeniyle bireyselleşmeye alan tanımasıdır. Katoliklerin dini ritüellerle bir araya gelmesi, Protestanlara oranla topluluk bilinçlerin daha yoğun olmasını sağlamıştır.

Böylece topluluklar için din unsuru bireyleri bir araya getirerek, yalnızlaşmayı önlemektedir. Günümüzde de dini inancın daha yoğun olduğu toplumlara kıyasla dini inancın yoğun olmadığı toplumlarda intihar oranlarının daha yüksek olduğu görülmektedir. On dokuzuncu yüzyılda Durkheim’ın dine yüklediği işlev günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.

Sanayileşme ve kentleşme gibi süreçlerle insanlar hiç olmadığı kadar birbirinden uzaklaşmış ve farklı uzmanlıklar geliştirmiştir. Bu nedenle toplumsal ilişkilerin zayıfladığını ve geleneksel dayanışma biçimlerinin yerine yenilerinin geldiğini söyleyebiliriz. Bu durum bireyin aidiyet duygusunu kaybetmesine ve yalnızlaşmasına neden olmaktadır. Modern toplumlarda insanların birbirlerinden uzaklaşması ve bireyler arası etkileşimin azalması egoist intiharlara neden olmaktadır.

Aile, Durkheim’ın önem verdiği işlevlerden biridir. Aile kurumu, bireyin toplumla olan bağlarını güçlendiren temel ögelerden biridir. Durkheim’ın araştırmalarına göre, evli bireylerin bekârlara göre daha düşük intihar oranlarına sahip olması, güçlü sosyal bağların bireyin hayatta kalma motivasyonunu artırdığını göstermektedir. Aile, arkadaşlık ve topluluk desteği gibi sosyal bağlar, bireyin yalnızlaşmasını önleyerek intihar riskini azaltabilir.

Ekonomik istikrar da bireyin toplumla olan ilişkisini etkilemektedir. Durkheim, hem ekonomik krizlerin hem de ani refah artışlarının intihar oranlarını etkileyebileceğini belirtmiştir. Kriz dönemlerinde işsizlik, yoksulluk ve belirsizlik bireylerin psikolojik dengesini bozarak anomik intiharı tetikleyebilir. Ancak ani zenginleşme de bireyin eski toplumsal bağlarını kaybetmesine ve norm kaybı yaşamasına neden olarak intihar riskini artırabilir.

Bir toplumda intihar oranlarının artması, toplumsal yapıda yolunda gitmeyen şeylerin olduğunu söyleyebilir. Ancak intihar olgusunu yalnızca sosyolojik ya da psikolojik olarak ele almak doğru olmayacaktır. İntihar birden fazla olgu ve olayın bir araya gelmesiyle oluşan karmaşık bir yapıdır. Birden fazla disiplinin bir araya gelerek incelemesi ve anlaması gereklidir.